Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ; “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” Yani ruhsal olarak iyi hissetmediğimiz sürece kan değerlerimizin referans değerler arasında olması, vitaminlerimizin eksiksiz olması ne yazık ki sağlıklı olduğumuz anlamına gelmiyor…
Türkiye olarak COVID-19 en başından beri bizler için hatrı sayılır bir stres kaynağı olmayı başardı. Öncelikle Çin’de başlayan bu salgının bizlere uğramasını düşük bir ihtimal gibi düşünürken, virüsünün komşu ülkelerimize hızlıca yayılmasını izledik ve her gün artan enfekte hasta sayısını takip ederek endişeyle virüsün gelmesini bekledik. Bu bekleme süreci tedbirlerimizi aldığımız bir avantaj olsa bile gelmekte olan salgının ekonomik, sosyolojik ve toplumun sağlığı üzerinde oluşturacağı problemleri öngörmeye çalışmak hepimiz için kaçınılmaz bir stres faktörü haline geldi.
Bu süreçte en büyük rolü üstlenen biz sağlık çalışanları hem toplum sağlığını korumanın sorumluluğunu üstlenirken, kendimiz için almamız gereken önlemleri planlamaya ve aniden değişen çalışma koşullarımıza hızlıca adapte olmaya çalışıyoruz. İşte tam da bu sıralarda “stres yönetimi” bizler için en önemli noktalardan biri haline gelmedi mi?
Pandemi krizi ve krizin yol açtığı stresi en iyi şekilde yönetebilmek için Dünya Sağlık Örgütü’nün önerileri doğrultusunda birkaç tavsiyede bulunacak olursak:
*Öncelikle içinde bulunduğumuz koşullarda stresin hepimiz için normal bir tepki olduğunu unutmamalıyız.
* Kontrol edilemeyen stres sonucu bağışıklık sistemimiz zayıflayarak hastalıklara karşı daha davetkar hale geliyoruz.
*Kontrol edilemeyen stres panik hali oluşturarak hastalığın yayılmasına dolaylı yoldan ederek sağlık sistemimizde çeşitli kısıtlamalara yol açabilmektedir.
*Toplum sağlığından sorumlu olmanın verdiği yük bizleri bazen olduğumuzdan daha öfkeli, yorgun, bunalmış hale getirebiliyor. Bu süreçte bu duyguların normal olduğunu unutmamalı ve kendimizi suçlamamalıyız. Elimizden geldiğince hoşgörülü olarak birbirimize destek olmalıyız.
*Temel ihtiyaçlarımızı bu süreçte aksatmadan karşılamalı; çalışma molalarımızı en verimli şekilde kullanmalı, beslenme ve uyku düzenimize dikkat etmeliyiz. Bu süreçten önceki günlük rutinlerimizi değiştirmeden hayatımıza devam etmeye çalışmalıyız.
*Stresin oluşturduğu kaygı ve gerilimi azaltmak adına alkol, sigara gibi maddelere yönelmemeli, kafein tüketimini kontrol etmeliyiz.Kendimize ayırdığımız 5- 10 dakika içinde basit ama etkili nefes egzersizleri, günlük meditasyonlar veya stres azaltmaya yardımcı tıbbi yağlardan yardım alabiliriz. (Uyanık kalmanız gereken durumlarda aşırı kahve tüketimi yerine bitki çayları ve aromaterapi uygulamalarına yönelebilirsiniz)
*Çalışma saatlerimizde ve sonrasında her ne kadar fiziksel olarak karantinada olsakta, özel alanlarımızda sosyal iletişim ağlarından kopmamalı, arkadaşlarımız ve ailemizle telefon görüşmelerini ve online görüşmeleri kesmemeliyiz. Çalışmadığımız günlerde ise hobilerimize vakit ayırmak zihnimizi ertesi güne daha iyi hazırlayacaktır.
*En önemlisi ise bu süreçte toplum sağlığını korumak ve iyileştirmek için çalıştığımızı hatırlayarak, bir ekibin parçası olarak ne kadar anlamlı ve faydalı bir iş yaptığımızın farkında olmak stresle başa çıkmamızı oldukça kolaylaştıracaktır.
Sağlık yöneticileri için tavsiyeler ise;
*Daha önceki krizleri yönetmek için uyguladığınız stratejilerinizi hatırlayıp yeniden uygulamak işinizi epeyce kolaylaştıracaktır. Eğer ilk defa böyle bir durumla karşılaştıysanız meslektaşlarınızla iletişime geçerek onlarla fikir alışverişinde bulunabilirsiniz.
*Zihin sağlığınıza dikkat edin; çalışanlar ve çalışanların içerisinde bulunduğu atmosfer yöneticilerde stres oluşturabilir. Bu durumun farkında olun ve çalışanlarınızı ihtiyaç duyduklarında sizle konuşmaya teşvik ederek onları cesaretlendirebilmelisiniz. Gerekli gördüğünüz taktirde psikolojik destek hizmetlerine erişim sağlamalı, profesyonel bir destek almalısınız.
*Çalışanlarınıza güvenle yaklaşarak onları motive etmeli ve onlar için gerekli bütün güvenlik tedbirlerini alarak kendilerini güvende hissetmelerini sağlamalısınız.
*Yöneticiler de her koşulda çalışanları için bir rol model olduğunu unutmadan kendi öz bakımlarına dikkat etmelidir.
*Ekibiniz içerisinde iletişimi teşvik etmelisiniz. Bu süreçte çalışanlara konu hakkında en doğru bilginin sizin tarafınızdan aktarılması, onların kafasındaki belirsizleri azaltarak, çalışma ortamınızda bir kontrol sağlamalınıza yardımcı olur(Sağlık Bakanımızın da yaptığı tam da bu değil mi?). Diğer ekip üyeleri ile fikir alışverişinde bulunmak onlara daha iyi hissettirecektir, bu tarz ortamların oluşturulması çok kıymetlidir.
*Çalışma saatleri içerisinde molaları düzenli olarak ayarlamanız ekip çalışanlarının mental ve fiziksel olarak dinlenmesini sağlar, uzun vadede iş verimini de olumlu yönde etkiler.
*Çalışanlarınıza kontrolsüz bir iş yükü yüklemek yerine ekip içerisinde net bir iş dağılımı yapmanız ekibinizde oryantasyon bozukluğunu ve çaresizlik hissinin oluşmasını önler.
Bu tavsiyeleri doğrultusunda çalışma ortamlarımızda sağlık ve huzurla kalmamız dileğiyle…